31 Ekim 2008 Cuma

Bayer Leverkusen

Bu yazımı Bayer Leverkusen - Wolfsburg maçını izlerken yazıyorum. Bundesliga'da yayın tercihi diğer büyük takımlar arasında bir maç yoksa Bayern Münih, Schalke veya Bremen'den yana kullanılır, fakat bu sene Leverkusen'in maçlarının genel olarak cuma günleri oynanması bana onları izleme fırsatı verdi. Skibbe'yi yolladıktan sonra takımın başına Bruno Labbadia'yı getiren kırmızı-siyahlılar, çok doğru transferler yaparak sezona iddialı girdiler. Flamengo'dan yıldız adayı oyun kurucu Renato Augusto, Bundesliga II'de Köln forması altında harikalar yaratan ve Bundesliga II'nin en değerli oyuncusu seçilen Almanya milli oyuncusu Patrick Helmes, bir diğer yıldız adayı Palmeiras'tan Barcelona'ya transferinden bir gün sonra Leverkusen'e kiralanan stoper Henrique ve Beşiktaş'ın transferinden son anda vazgeçtiği Sparta Prag'dan kiralanan genç sol bek Michal Kadlec takıma katıldılar. Bu oyuncular Skibbe'nin geçen sene parlattığı genç yıldızlar Rene Adler, Gonzalo Castro, Arturo Vidal, Tranquillo Barnetta, Pirmin Schwegler, Stefan Kiessling ve Simon Rolfes ile birleşince ortaya bol alternatifli, genç, hırslı ve diri bir kadro çıktı ortaya. Bayer Leverkusen iyi fakat eksik olan kadrosundaki bütün eksikleri Rudi Völler'in önderliğinde son derece doğru bir transfer politikasıyla kapatarak müthiş bir takım haline geldi. İzlediğim maçlarda takımda çok ön plana çıkan isim yok, takımda yıldız oyuncu anlayışı da yok. Tamamen bir takım oyunu oynanıyor ve genelde ayağa paslarla sahaya iyi yayılış oyun ve pozisyon üstünlüğünü Leverkusen'e getiriyor.

Takımın ideal onbiri Adler - Castro, Kadlec, Henrique, Friedrich - Rolfes, Renato Augusto, Schwegler, Vidal - Helmes, Kiessling olarak göze çarpıyor. Barnetta ise Labbadia'nın jokeri, her an oyuna sokabileceği veya maçına göre maça 11de başlayıp hızıyla rakip savunmayı alaşağı edebileceği bir oyuncu. Adler kalesinde çok istikrarlı bir şekilde iyi performanslar sergiliyor. Friedrich - Henrique uyumu gözlerden kaçmıyor. Henrique mükemmel bir oyuncu ve Barcelona'ya döndüğünde formayı Milito'dan kaparsa kimse şaşırmasın, çok mücadeleci ve çok iyi top kesiyor. Rakibini marke ederken adeta yapışıyor ve sert oyun tarzı hataya yer vermiyor. Friedrich ise tecrübesiyle Henrique'nin yanına ideal bir isim, hava toplarındaki hakimiyeti ve hatasız oyunuyla güven veriyor. Castro ve Kadlec sürahatleriyle savunmaya ek güç kazandırıyor, aynı zamanda ataklara katılarak etkili oluyorlar. Kaptan Rolfes adeta "kapı gibi" bir ön libero, gerek uzun boyu ve güçlü fiziğiyle hava toplarında, gerek müthiş top kesme yeteneğiyle yerden etkili oluyor. Pas yüzdesi de oldukça yüksek. Renato Augusto'yu birkaç sene içerisinde devlerden birine transfer olurken görebiliriz. Tipik Brezilyalı yıldız değil Augusto, 1.84lük boyu ve kuvvetli bir fiziği var. Orta sahanın tam ortasında, Euro 2008'de Xavi'yi izlediğimiz görevi üstleniyor. Hem savunma yönü, hem de oyun kuruculuğu 1. sınıf. Çok az yaptığı top kayıplarında topu kendi ceza sahasına kadar kovalayıp geri kazandığı bile oluyor. Topu çok akılcı kullanıyor; çalıma çok girmiyor, tam bir oyun kurucu gibi oyunu açıyor, doğru yerlere atıyor, verkaçlara giriyor ve Helmes - Kiessling ikilisinin önüne müthiş toplar bırakıyor. Benim en çok beğendiğim oyuncu oldu Augusto. Şilili Vidal geçen sezonki formuna bu sezonda da devam ediyor; enerjisi, isabetli pasları, yaptığı koşular ve savunmaya katkısı Vidal'i vazgeçilmez yapıyor. Schwegler'de çok yetenekli bir kanat oyuncusu. Sağ kanattan yaptığı ortalar ve sürahati etkileyici. Labbadia genelde Barnetta ile değişimli oynatıyor ikisini, Barnetta da inanılmaz hızlı ve aralara koşular yapan bir oyuncu. Barnetta'yı Labbadia ikinci devrelerde yorulmuş savunmaları vurmak amacıyla da kullanabiliyor. Forvette ise hızlı ve yetenekli, Bundesliga II'nin kralı, eski Köln kaptanı milli oyuncu Patrick Helmes, takıma çok çabuk alıştı ve attığı mükemmel gollerle şimdiden takımın değişilmezleri arasında. Tam bir pivot forvet olan Stefan Kiessling, Helmes ile mükemmel bir uyum yakaladı. Hava toplarında olduğu kadar deparlarıyla da etkili olan Kiessling, özellikle topu ileride tutarak ve topları indirerek takıma büyük katkı sağlıyor.

Wolfsburg maçına Labbadia kontrollü başladı, ideal onbirdeki tek değişiklik ise Tranquillo Barnetta'nın maça başlamasıydı. Çok gol kaçıran fakat savunmanın Grafite ve Dzeko gibi iki başarılı forvete nefes aldırmaması ve Renato Augusto'nun topları harika kullanması ile oyunun mutlak hakimiydi, nitekim gol sesi çıkmayan ilk devrenin ardından 2. devre Kiessling'in harcadığı net pozisyonların ardından ceza sahası çizgisinden çok sert vuran Barnetta açtı. İkinci gol ise Kiessling'in "bana at" işareti yaptığı Barnetta'nın korner ortasına iyi yükselip köşeye vurduğu kafa ile geldi. Zor bir maç olacağı tahmin edilen Leverkusen, şanssız kaybettiği Dortmund (2-3), Hamburg (2-3) ve özellikle Hertha Berlin (0-1) maçları dışında bütün maçlarını kazanmıştı ve Hoffenheim'ın arkasından 2. sırada yer alıyordu, Wolfsburg'u da rahat geçti ve maç fazlasıyla liderlik koltuğuna oturdu.

Benim bu sene herhangi bir ligde izlediğim en ayağı yere sağlam basan, en bilinçli oynayan, bulunduğu lige göre en oturmuş kadroya sahip ve en iyi futbolu sergileyen takım olan Leverkusen, bence hasret olduğu şampiyonluk ipini bu sezon göğüsleyecektir. Çok istikrarlı ve sağlam adımlarla geldiler, öyle devam ediyorlar ve Rudi Völler'in transfer politikasının başarısıyla bu sezon Bundesliga şampiyonluğunun zamanı geldi.

Hiç yorum yok: