Lokavtın bitmesiyle beraber merakla beklenen şeylerden biri de sonunda ortaya çıktı, League Pass fiyatları belli oldu. Uluslararası League Pass alarak normal sezon ve playoffları takip etmek için 139.99 dolar, eğer sadece tek bir takımı takip etmek istiyorsanız 109.99 doları gözden çıkarmanız gerekiyor. Ben internetten linkimi bulurum, bana ne bunlardan diyorsanız o da bir seçim tabi.
League Pass'e kayıt olmak için:
https://ilp.nba.com/nbalp/secure/registerform
13 Aralık 2011 Salı
Bass-Davis Takası

Brandon Bass'i Boston Celtics'e gönderen Orlando Magic, karşılık olarak Glen Davis(sign and trade'le) ve Von Wafer'ı aldı. İki takım da takas sonucunda çok fazla bir şey kazanmadı, ancak farklı açılardan iki takıma da faydalı oldu bu takas. Boston Big Baby'e yeni bir kontrat vermek istemezken yedek PF ihtiyacını ucuza(Bass yıllık 4 milyon dolar alıyor) gidermiş oldu, Orlando ise PF pozisyonunu güçlendirdi. Davis'in alacağı yeni kontratın 4 yıl, 26 milyon dolarlık olacağı konuşuluyor.
Von Wafer mı dediniz? O da belki bu hareketi Orlando'da tekrarlayabilir, eğlence çıkar:
Davis ve Orlando demişken şu olayı da es geçmek olmaz tabi. Acaba Davis'in ittiği çocuk bu takas hakkında ne düşünüyordur.
Etiketler:
Boston Celtics,
Brandon Bass,
Glen Davis,
Orlando Magic
JJ Barea Timberwolves'da

Geçen sezon playoff performasıyla Dallas'ın şampiyonluğunda büyük bir katkıya sahip olan JJ Barea, Minnesota Timberwolves'la 4 yıl, 19 milyon dolarlık bir sözleşme imzaladı. Bu transferle Barea, Timberwolves rotasyonundaki üçüncü oyun kurucu oldu. Barea süre almak için 2 sene sonra sonunda NBA'e gelen genç yetenek Ricky Rubio ve tecrübeli Luke Ridnour'la savaşacak. Kendisinin aldığı kontrat ise gayet makul, zira playoff performansından sonra bir takımın kendisine Jerome James misali bir kontrat vermesini beklerdim açıkçası.
Dallas'ın da Barea'ya kontrat önerdiği, ancak kontratın bir senelik olduğu(2012 Free Agency'de söz sahibi olabilmek için) ve bu yüzden Barea'nın Minnesota'yı tercih ettiği söyleniyor. Takım oyun kurucu pozisyonunda açılan boşluğu ise Delonte West'le bir yıllık sözleşme imzalayarak kapattı. West'ten Barea'nın yaptığını yapması beklenemez, ancak hem kontratın süresi hem de alacağı rolün düşüklüğü nedeniyle mantıklı bir transfer oldu.
Etiketler:
Dallas Mavericks,
JJ Barea,
Minnesota Timberwolves
5 Aralık 2011 Pazartesi
3 Aralık 2011 Cumartesi
Andre Dawkins
Austin Rivers, Seth Curry ve Plumlee kardeşler varken çok fazla göze çarpmayabilir, ancak Andre Dawkins'e dikkat etmek lazım. Çok tehlikeli bir şutör, ve her an rakibi bıktırabilecek potansiyele sahip.(Bu sezon %44.7'yle üçlük kullanıyor) Henüz yeterli kadar izleyemedim kendisini, ancak üniversite sonunda NBA'e gitmezse BBL'e eğlence katabilecek bir basketbolcuya benziyor.(Sahi, ben Chandler Parsons'ı da övüyordum böyle. Bakalım onun sonu nasıl olacak)
Deron Williams
Lokavtın bitmesiyle beraber Deron Williams da evine döndü. Williams'ın gidişiyle fazlasıyla sıradan bir hale gelen Beşiktaş'ın onun(ve Semih Erden'in) boşluğunu kiminle dolduracağı merak konusu.
Deron takımdayken bile Beşiktaş'ta açıkça görülebilen sorunlar vardı. Özellikle pota altında belli olan savunma eksikliği bu sene zaten aksamakta olan Semih Erden'in gidişiyle daha da kötü bir hale gelecek. Aynı zamanda dizginler artık pozisyon olarak Mehmet Yağmur/Can Akın, şut yoğunluğu olarak Marcelus Kemp'in elinde olacak, ki Kemp iyi bir skorer olmasına rağmen bir takımı taşıyacak bir isim değil. Şu ana kadar yediğinden fazlasını atmayı başaran Beşiktaş eğer iyi transferler yapılmazsa düzenli olarak attığından fazlasını yemeye başlar.
Deron'ın da hakkını vermek lazım, çok istekli oynadı. Kendisinin kıstası Iverson olunca daha da hoş gözüktü göze tabi, ancak kaldığı 2 ay içinde çok başarılı bir performans sergiledi. Sadece kendine oynamadı, tüm takımı bir şekilde oyuna dahil etti ve takımın bir parçası olmayı başardı. Bunlardan en akılda kalanı muhtemelen Göttingen maçı olacak, yazıyı da onun bir özetiyle bitirelim.
Deron takımdayken bile Beşiktaş'ta açıkça görülebilen sorunlar vardı. Özellikle pota altında belli olan savunma eksikliği bu sene zaten aksamakta olan Semih Erden'in gidişiyle daha da kötü bir hale gelecek. Aynı zamanda dizginler artık pozisyon olarak Mehmet Yağmur/Can Akın, şut yoğunluğu olarak Marcelus Kemp'in elinde olacak, ki Kemp iyi bir skorer olmasına rağmen bir takımı taşıyacak bir isim değil. Şu ana kadar yediğinden fazlasını atmayı başaran Beşiktaş eğer iyi transferler yapılmazsa düzenli olarak attığından fazlasını yemeye başlar.
Deron'ın da hakkını vermek lazım, çok istekli oynadı. Kendisinin kıstası Iverson olunca daha da hoş gözüktü göze tabi, ancak kaldığı 2 ay içinde çok başarılı bir performans sergiledi. Sadece kendine oynamadı, tüm takımı bir şekilde oyuna dahil etti ve takımın bir parçası olmayı başardı. Bunlardan en akılda kalanı muhtemelen Göttingen maçı olacak, yazıyı da onun bir özetiyle bitirelim.
22 Temmuz 2011 Cuma
I'm Coming Home
Carmelo Anthony New York'a takas olduğunda, MSG kanalı çok güzel bir promo videosu hazırlamıştı kendisi hakkında. Donnie Walsh'un görevinden ayrılmasından sonra yerine Isiah Thomas'ın geçebileceği dedikodularını takiben Gregory Stevens isimli biri bu Carmelo promosunu Isiah Thomas'a uyarlamış, çok da güzel olmuş bence.
21 Temmuz 2011 Perşembe
Utah Jazz: 2007-2011

Çok uzun zaman önce değil, 2007’de muhteşem bir playoff geçiriyordu Utah Jazz. İlk turda 2-0 geriden gelip Houston Rockets’ı 7 maçta elediler, ondan sonra yılın en büyük sürprizini yapıp lig lideri Dallas’ı eleyen Golden State Warriors’ı bir maç kayıpla 4-1 geçtiler. Konferans finalinde rakip San Antonio Spurs’tü, ellerinden gelen her şeyi yapmalarına rağmen Spurs daha iyiydi, ve finalde Cleveland Cavaliers’ı süpürerek şampiyon oldular. Farazi durumlardan bahsetmeyi sevmesem de o sene Batı’dan Jazz çıksa muhtemelen şampiyon olurlardı. Ancak Jazz taraftarı kaçan fırsatın üzerinde çok durmamıştı, genç ve dinamik bir takımları vardı ve bu takım kazanmaya alışıyordu. Deron Williams vasat bir çaylak senesinden sonra çok iyi bir yıl geçirmiş, Mehmet Okur All-Star olmuş, Carlos Boozer oynamaya başlamış, draft’te 47. Sıradan seçilen Paul Millsap beklenilenin çok üzerinde bir performans sergilemişti. 10 sene önce final oynayan Stockton ve Malone ikilisi artık olmasa da yeni bir PG-PF ikilileri vardı, ve takımın etrafındaki parçalar iyiydi. Birkaç takviyeyle beraber uzun süre sonra şampiyonluk adayı bir takım izlenebilirdi Energy Solutions Arena’da.
2007 yazında takıma takastan veya free agency’den bir katkı yapmadı Jazz. Derek Fisher kızı çok nadir görülen bir kanser türüne yakalandığı ve tedavisine daha yakın olmak istediği için takımdan sözleşmesinin feshedilmesini istedi, isteği kabul edildi. Takımın eski yıldızı Andrei Kirilenko Eurobasket 2007’de Rusya’yı şampiyonluğa taşıdı ve MVP seçildi, turnuvadan döndüğünde takas olmak istediğini açıklasa da bu isteğin çok üzerine gidilmedi ve Kirilenko takımda kaldı. PG yedekleri olarak Ronnie Price ve Jason Hart’la free agency’den sözleşme imzalandı. Draft’ten şutör Morris Almond’ı ve Kyrylo Fesenko’yu(Herbert Hill’i draft edip takasla yolladılar) seçen Jazz sezona hazırdı.

2007-08 sezonuna istikrarsız bir şekilde başlayan Jazz, 2008 yılına %50’lik bir galibiyet yüzdesiyle girmeye hazırlanırken(16-16), 29 Aralık 2007 tarihinde yapılan bir takasla takımın sezonu değişti. Jerry Sloan’la tartıştıktan sonra gözden düşen guard Gordan Giricek, 2010 Draft’i 1. Tur hakkı karşılığında Kyle Korver’la takas oluyordu. Takım bu takastan sonraki 22 maçının sadece 3’ünü kaybetti, ve bir anda playoff’ta iddialı bir takım haline geldiler. Sezonu 54 galibiyetle kapatan Jazz Kuzeybatı grubunu birinci, Batı Konferansı’nı ise beşinci sırada bitirdi. Bir önceki sene gibi ilk turda Houston Rockets’la eşleşen Jazz, rakipte Yao’nun olmamasını fırsat bilerek bu sefer seriyi 6 maçta bitirdi ve Pau Gasol takasından sonra şampiyonluk favorilerinden birisi haline gelen Los Angeles Lakers’la eşleşti. 5. Maça kadar iki takım da kendi salonlarındaki maçları kazansalar da bir noktadan sonra Jazz Lakers’la yarışamadı ve playofflara konferans yarı finalinde veda etti. Lakers serisinde Jazz’in çok önemli bir eksiği de ortaya çıkmıştı: Pota altı savunması. Şampiyon olmak için iyi bir pota altı savunmasına sahip olmak gerekir, ve Mehmet/Boozer ikilisi hücumda her ne kadar iyi olsalar da savunmada hiçbir zaman yeterli olamadılar, bu Lakers serisinde acı bir şekilde anlaşıldı.
Takıma büyük bir oyuncu kazandırmamış olsa bile 2008 yazına geçen yıla göre daha iyi bir takımla girdi Jazz. Takımın iskeleti oluşmuştu, ancak savunmacı uzun eksikliğini free agency’den kapatamayıp draftten Kosta Koufos ve Ante Tomic’i seçen Jazz bu isimlerden pek fayda sağlayamadı, zira Koufos NBA kalitesinde olmadığını kanıtlamışken Tomic henüz NBA’e gelebilmiş değil. Bu olaylar sonrası kamuoyu gözünde kaliteli bir playoff takımı ancak şampiyon adayı olmayan bir takım olarak girdi sezona Jazz.

2008-09: Çöküşün Başlayışı
Jazz için kötü geçecek olan 2008-09 sezonu, daha sezon başlamadan Deron Williams’ın sezon öncesi maçlardan birinde çaylak Derrick Rose’a karşı bileğini burkmasıyla göstermişti uğursuzluğunu. Williams bu sakatlık yüzünden sezonun ilk 13 maçını kaçırdı. Yıldız oyuncuları olmadan bir süre idare edebilen takım daha Williams dönemeden Boozer’ı da sakatlığa kurban verdi. Boozer Kasım ayında sakatlanıp Şubat ortasında iyileşerek Utah’taki ilk 2 senesini hatırlatan bir sakatlık performansı sergiledi. Mehmet de bir süre sakatlığı ve babasının rahatsızlığı nedeniyle oynamadı, böylece takımın en önemli 3 oyuncusu da fazlasıyla maç kaçırmış oldu. Bu süre zarfı içinde Paul Millsap’in ne kadar değerli bir oyuncu olduğu iyice ortaya çıktı, ve Deron Williams da adını NBA’in en iyi guardları arasına yazdırdı.
20 Şubat 2009 günü takımın sahibi Larry H. Miller diyabet hastalığından dolayı vefat etti. Oğlu Greg takımın başına geçti ve babasının gittiği yoldan gitmeye devam etmeye çalıştı, ancak NBA’in alıştığı Utah Jazz’in yıkılışının başı bu olayla olmuştu. Bu olaydan etkilenen Utah Jazz sezonu 48 galibiyetle Kuzeybatı Grubu üçüncüsü ve Batı Konferansı sekizincisi olarak bitirip playoff ilk turunda geçen sene kendisini eleyen Los Angeles Lakers’la eşleşiyordu. Geçen sene Lakers pota altına çözüm bulamayan takım bu sefer ilk 2 maça Mehmet Okur’suz çıkınca darmaduman oldu, üçüncü maçın Boozer’ın 23 sayı 22 ribaundluk performansıyla gelmesi ve Mehmet Okur’un kalan 2 maçta oynamasına rağmen Lakers kolayca bir üst tura çıktı. Lakers’ın şampiyonluk öyküsü bu seriden başlarken, Jazz yine hüsran içinde evine dönüyordu.
2009-10: Toparlanma Çabaları
2009 yazında kendilerinden beklendiği üzere yine büyük bir hamle yapmayan Jazz, draft’ten Eric Maynor ve Goran Suton’u seçti. Oyuncu opsiyonunu kullanan Boozer 1 sezon daha takımda kalmayı seçti, Memo’nun da kontratı 2 yıllığına toplam 20 milyon dolara uzatıldı. Böylece takımın çekirdeği bir arada kalmış oldu. Takımdaki guard rotasyonunu güçlendirmek için draft edilmemiş çaylak Wesley Matthews’la sözleşme imzalanıp sezona girildi.
2009-10 sezonuna fena başlamadı Jazz. Kendilerinden beklenen galibiyet yüzdesine yakın(%50’nin biraz üzeri) giderken 22 Aralık 2009’da o ana kadar başarılı bir performans göstermiş çaylak Eric Maynor ve takımın veteranlarından Matt Harpring Oklahoma City Thunder’a cap boşaltmak için takas edildi. Şubat ayında da Ronnie Brewer da bir tane 1. Tur draft hakkı için Memphis’e takas olunca takımın kazanmaktan çok kâr etmeyi amaçladığı konuşulmaya başlandı. Bunlar haricinde takımın saha içindeki performansı oldukça başarılıydı. Deron Williams, rakibi Chris Paul’un 37 maç kaçırmasının da etkisiyle NBA’deki en iyi oyun kurucu olarak gösteriliyordu, aynı zamanda ilk defa All-Star seçildi. Boozer-Memo-Millsap üçlüsü savunma olarak zayıf olsa da sağlam bir pota altı kurdular, ve Andrei Kirilenko haricinde kimsede uzun süreli bir sakatlık olmadı. Sezonun Jazz açısından en büyük sürprizi hazırlık kampının son gününde imzaladıkları Wesley Matthews’dan gelmişti. Matthews bir çaylaktan çok NBA veteranı gibi oynuyordu, ve iyi bir savunma üzerine kurulu olan oyunu Jazz’in uzun zamandır aradığı şeydi.
2009-10 sezonunu Kuzeybatı Grubu’nda ikinci, Batı Konferansı’nda beşinci sırada bitirdi Jazz. Playoff ilk turunda kuzeybatı rakibi Denver Nuggets’la karşılaşan Jazz, biraz zorlansa da Williams ve Boozer’ın ekstra katkılarıyla koçları George Karl’ın kanser tedavisinden dolayı dağılmış Nuggets’ı 6 maçta geçti. Konferans yarı finalinde Jazz’in karşısında son 2 senedeki belalıları Lakers vardı. Seride iki maç yakın geçse de geçmiş yıllardaki sonuç değişmedi, ve Jazz bu sefer süpürülmüş bir şekilde evine döndü.

2010-11: Dağılma Dönemi
Jazz’i zor bir yaz dönemi bekliyordu. İlk olarak draftte uzun zamandır bekledikleri Knicks seçim hakkıyla Butler’la tarihi bir NCAA sezonu geçirmiş Gordon Hayward’ı seçtiler. Ne kadar eleştirilse de takımın en iyi 2. oyuncusu Carlos Boozer, ligin en iyi şutörlerinden Kyle Korver ve çok iyi bir çaylak sezonu geçiren Wesley Matthews serbest kalıyordu. İlk olarak Boozer Chicago’yu seçerek ayrıldı yuvadan. Boozer’ın yerini doldurmak için yıllar sonra ilk defa takastan büyük bir oyuncu getirildi, Al Jefferson 2 adet 1. Tur draft hakkı ve Kosta Koufos karşılığında alındı. Kyle Korver da Boozer’ın yolundan giderek Chicago’yla anlaştı. Korver’ın yerine Raja Bell’le anlaşan Jazz, Wesley Matthews’a Portland Trail Blazers’ın önerdiği 5 yıl/34 milyon dolarlık teklifi match etmeyip genç oyuncusunun rakiplerine gitmesine izin verdi. Benzer bir hamleyi daha önce Millsap için deneyen Blazers’ın planı bu sefer başarıyla sonuçlanmışti.
Takımın çekirdeğinde önemli değişiklikler yapmış halde sezona giren Jazz, geriden gelip kazandığı maçların da yardımıyla sezona 15-5’lik bir dereceyle başladı. Tüm sezon boyunca bileğinden dolayı rahatsız şekilde oynayan Deron Williams’ın yanına takım hücumunu tam olarak kavrayamayan Al Jefferson, Korver/Matthews ikilisinin yerini dolduramayan Raja Bell ve geçen sezon playofflarda sakatlanıp geri dönemeyen Memo eklenince istikrarsız bir performans sergileyen ve tam olarak takım olamayan bir kadro oluştu. Bu durum sonucu Jazz çok iyi başladığı sezona iyi devam edemedi, bu da özellikle Deron Williams’ın canını çok sıktı. Sezon içerisinde Williams birkaç kez tartıştı Sloan’la, ve bu tartışmaların sonuncusu 9 Şubat’taki Chicago maçının devre arasında oldu. Olaylar o kadar büyüdü ki bazı oyuncular daha sonra medyaya “Bir an yumruk yumruğa kavgaya dönüşecek sanmıştık” açıklamasında bulundu. İpler burada koptu, ve olaydan 1 gün sonra Sloan bir basın toplantısı düzenleyerek istifasını açıkladı. Sadece Utah’ta değil NBA’in genelinde saygı duyulan bir koç, 23 senelik muhteşem bir kariyer sonrası basketbolu bırakmıştı. Ancak çoğu kişi, Sloan takımın başındayken onu istemeyenler bile sonun böyle olmaması gerektiğini söylüyordu. Bir efsaneye böyle ayrılmak kesinlikle yakışmamıştı. Sloan’un istifası sonrası takım iyice karıştı. Williams’ın Sloan’u istifaya sürüklediği söylendi, ve bir anda istenmeyen adam haline geldi. Yaklaşık 2 hafta sonra Deron Williams, kimsenin beklemediği bir anda New Jersey Nets’e takas oldu. O dönemde asıl hedefi Carmelo Anthony olan Nets, Carmelo Knicks’e gidince Devin Harris, Derrick Favors ve 2 adet 1. Tur draft hakkı karşılığında Deron Williams’ı kadrosuna katıyordu. Bu takasla beraber Jazz; Millsap, Memo, Miles ve Kirilenko haricinde Batı Konferansı finaline çıktığı kadronun her oyuncusuyla yollarını ayırmış oldu.
Yeni Bir Takım
Sloan’dan sonra takımın başına eski asistan koç Tyrone Corbin geçti. Takım bir süre sonra playoff potasından çıktı ve serbest düşüşe başladı. Sezon sonunda 39 galibiyetle Batı Konferansı’nda 11. , Kuzeybatı Grubu’nda ise 4. olan Jazz, 1983-84 sezonundan beri sadece 4. kez playoffları kaçırıyordu. Umutla başlayan sezon hüsranla sonuçlandı, takım playoff adaylığından ligin dibine doğru hızla düşmüştü.
Peki şimdi Jazz’e nolacak? Takımın en büyük sorunu, bir yıldız eksikliği. Devin Harris ve Paul Millsap iyi oyuncular, ancak hiçbiri bir NBA takımında yıldız olacak kadar kaliteli değil. Genç yetenek olarak Gordon Hayward ve Derrick Favors’a sahipler, iki oyuncu da sezonun sonlarına doğru gelecekte iyi olabileceklerini gösterdiler. Bu yılki draftin ilk turunda 2 tane seçme hakları var, ancak çok yüksek sıradan değil ikisi de. 2011 Draft’inin uzmanlar tarafından çok kaliteli olmadığı şekilde yorumlandığı da düşünülürse, draftten takımı toparlamak birkaç sene sürecektir. Kontratı bitmiş oyunculardan takımı geliştirmeleri çok zor, zira Salt Lake City NBA’de serbest oyuncuların uzak durduğu yerlerin başında geliyor, ve şehri değiştirmeleri pek mümkün değil. Son 10 senede takımın serbest oyuncular arasında imzaladığı en büyük isim Carlos Boozer’dı, o da piyasa değerinin çok üzerinde bir kontrat almıştı. En büyük takas parçaları Paul Millsap ve Mehmet Okur, ancak bu oyuncularla en fazla kontratının son senesinde olan ve sadece takas edileceği şehirde kontratını yenileyecek olan bir oyuncuyu(Bu sezonki Melo gibi) alabilirler, çoğu oyuncunun da Utah’ta kontrat yenilemeyeceği düşünülürse bu yoldan bir yıldız kazanmaları imkansıza yakın. Kısaca söylemek gerekirse, draftten çok iyi seçimler yapmadıkları takdirde Utah önümüzdeki birkaç seneyi ligin diplerinde geçirecek gibi gözüküyor.
2011 NBA Draft Editi:
Ben bu yazıyı yazdığım zamanlar daha draft olmamıştı ve Utah'ın ilk turdaki 2 adet seçim hakkıyla kimi alacağı bilinmiyordu. 3. sıradaki hakkıyla Enes Kanter'i, 12. sıradaki hakkıyla da Alec Burks'ü alan Jazz'in başarılı bir draft geçirdiği söylenebilir. İlk 2 sırada kendilerine çok daha fazla yarayabilecek Kyrie Irving ve Derrick Williams'ın seçilmesinden sonra ismi Jazz'le birçok kez anılan Brandon Knight yerine daha iyi bir oyuncu olma olasılığı olan Enes'i seçen Jazz genel menajeri Kevin O'Connor ya Devin Harris'e güvendiklerini gösterdi ya da bir uzun ve Harris'e karşılık bir oyun kurucu almaya çalışacaklarını. Enes'i son 2 senedir maç yaparken izleyen olmasa da hücumda ne kadar etkili olduğu biliniyor. Tek sorun, yaşıtları arasında kendisine üstünlük sağlayan fiziği artık onu özel kılmayacak. Pota altı oyunu dışında fena olmayan bir şut da geliştirdiği söyleniyor, ki bu hem kendisine hem de Jazz'e çok faydalı olabilir. Savunma ise Enes'in zayıf yönü, ancak çoğunlukla sahada Derrick Favors'la beraber oynarsa o bu açığı kapatmaya çalışabilir kısa vadede. 12. sıradan seçtikleri Alec Burks ise şutu vasat olan bir SG, ancak SG eksikliği çeken bu draftte bulunabilecek en iyi SG belki de. Penetresi en büyük silahı, ve Jazz'de bu tip bir oyuncu uzun zamandır yok.(Ronnie Brewer'da da slasher'lık vardı, ama hiçbir zaman topu kendi alıp yardırmadı, hep kendisi için hazırlanan setleri bitirdi) Bu şekilde bir oyun stiliyle etkili olması için topla fazla buluşması lazım, bu da koçun elinde olan bir şey, gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini göreceğiz.
15 Şubat 2011 Salı
Sen Misin All-Star Seçilen
Çok iyi bir sezon geçirmesine rağmen All-Star yerini Kevin Love'a kaptıran, ve bu konudan hiç memnun olmadığını basına açık bir şekilde belirten LaMarcus Aldridge, dün gece Minnesota Timberwolves - Portland Trail Blazers maçında Love'dan küçük de olsa bir intikam aldı. Maçı 95-81 kazanan Blazers'da LaMarcus Aldridge 21 sayı 6 ribaund 5 asistle oynayarak Timberwolves'un 42. mağlubiyetini tatmasında Dante Cunningham'la(18 sayı 13 ribaund) beraber başrolü oynadı.
9 Şubat 2011 Çarşamba
Üçlük Yarışmasına Katılacaklar Belli Oldu

19-21 Şubat haftasonu sırasında gerçekleşecek All-Star etkinliklerinden Cumartesi günü yapılacak olan Üçlük Yarışması'nın katılımcıları belirlendi. Liste şöyle:
Kevin Durant(%34.7 üçlük yüzdesi)
Paul Pierce(%40.1 üçlük yüzdesi)
Ray Allen(%46.2 üçlük yüzdesi)
Daniel Gibson(%43.9 üçlük yüzdesi)
James Jones(%42.7 üçlük yüzdesi)
Dorell Wright(%40.9 üçlük yüzdesi)
Son şampiyon Pierce ünvanını korumak için sahne alacakken; tüm zamanların en iyi şutörlerinden biri olan, aynı zamanda da 2001 yılı şampiyonu takım arkadaşı Ray Allen yarışmayı 2. kere kazanmaya çalışacak. Süperstar kontenjanından Kevin Durant yer alıyor, diğer üçlü ise ortalama bilgi düzeyine sahip bir NBA takipçisinin tanıma olasılığının az olduğu isimler. Cavaliers'lı Daniel Gibson, takımının berbat durumuna rağmen fena bir sezon geçirmiyor. Gibson'la ilgili ilginç bir istatistik ise toplam saha içi şut isabeti yüzdesinin üçlük yüzdesinden düşük olması. James Jones Miami Heat'in ceza şutörü olma görevini başarıyla sürdürürken, Dorell Wright ise Golden State Warriors'la 6 yıllık NBA kariyerinin en iyi dönemini geçiriyor. Oyuncuların bu sezonki üçlük isabet oranlarını yazdım, ancak yarışma ile maç birbirinden çok farklı. Yarışmada 5 farklı istasyonda istasyon başına 5 topu bir dakika içinde elinden çıkarmak gerekiyor, ve bu yüzden hızlı bir şekilde şut atan Ray Allen diğerlerine göre daha avantajlı. Ancak Paul Pierce'in yavaş şut stiliyle geçen sezon şampiyon olduğunu düşünürsek, işin sonunda o an ne kadar iyi atabildiğin farkı yaratıyor. Bu kadar iyi şutörlerin hangisinin daha iyi bir gününde olacağını önceden bilmek çok zor, o yüzden bu yarışma smaç yarışmasına göre çok daha az doğru tahmin edilebilen bir yarışma. Bakalım Cumartesi akşamı(Bize göre Pazar sabahı) fotoğrafta Pierce'ın tuttuğu kupayı kim kaldıracak.
Etiketler:
All-Star 2011,
Daniel Gibson,
Dorell Wright,
James Jones,
Kevin Durant,
Paul Pierce,
Ray Allen
29 Ocak 2011 Cumartesi
Jazz Maçında Taraftar-Maskot Kavgası
Energy Solutions Arena'da oynanan Utah Jazz-Cleveland Cavaliers maçında "Jazz stink"(Jazz berbat) pankartı taşıyan bir Cleveland taraftarına takımın maskotu kendi getirdiği pankartla cevap verince tribünlerde ufak bir kavga çıktı. Kavga tabii ki gerçek değil(önceden hazırlanmış), ancak yine de eğlenceli.
24 Aralık 2010 Cuma
Dereyi Görmeden Paçaları Sıvamak
Çarşamba sabahı oynanan Warriors-Kings maçının son saniyelerine DeMarcus Cousins'in hareketi damga vurdu. Maçın bitimine 19.3 saniye kala Warriors 5 sayı gerideyken Reggie Williams 3 serbest atış kullandı. Williams ilkini kaçırdı, ve Cousins'in buna tepkisi kendini boğma(İngilizcesi "choke", baskı altında başarısız olanlar için kullanılır) hareketi oldu. Williams ikinci atışı sayıya çevirdi ve üçüncüyü kaçırdı. Warriors hücum ribaundunu aldı ve bu sefer Dorell Wright 3 serbest atış kullanma hakkı kazandı. Wright'ın ilk atışı isabetliydi, ancak ikinci atışı kaçırınca Cousins yine aynı hareketi yaptı. Maçın bitmesine 2 saniye kala fark 3 sayı Kings lehineyken serbest atış kullanan Reggie Williams kasten atışı kaçırdı, Kings yine savunma ribaundunu alamadı ve sonrasında Vladimir Radmanovic maçı uzatmaya götüren üçlüğü attı. Kings uzatmada pek bir şey yapamadı ve Warriors maçı 117-109 kazandı.
Maç sonunda ise Cousins'in hareketi konuşuluyordu. Paul Westphal Cousins'i daha disiplinli olmadığı sürece ilk 5 başlatmayacağını söyledi. Cousins'in olaya bakışı ise "Eğer kazansaydık ceza almazdım" şeklinde oldu. Sırf bu yorum bile Cousins'in ne kadar toy olduğunu ve olgunlaşmasının şart olduğunu gösteriyor.
Etiketler:
DeMarcus Cousins,
Golden State Warriors,
Sacramento Kings
11 Ağustos 2010 Çarşamba
Mola
Genel olarak yoğun bir tempoyla karşılaştığımdan dolayı düzenli olarak blog'da yazmaya 2-3 hafta kadar ara verme kararı aldım. Arada videolar ve ufak yazılar eklerim, ancak düzgün bir tempoda ve uzunlukta olmaz. %100 performansla geri döndüğümde anlaşılır zaten:)
30 Temmuz 2010 Cuma
Mike James: Başkanım Beni Al!
2005-06 sezonunda Toronto'daki süper performansı ve SLAM'de bir süre Güzin Abla'lık yapmasıyla akıllarda kalan Mike James, Utah Jazz için oynamak istediğini açıklamış. Serbest olan bir oyuncunun Utah'ta oynamak istediğini açıklaması başlı başına bir olay, ancak James'in 35 yaşında olması ve son 3 yılın 2'sinde doğru düzgün basketbol oynayamamış olması olaya biraz mantık katıyor.
Peki Utah'a gelirse ne olur? Çok önemli bir katkı olmaz Utah'a, muhtemelen yedek oyun kurucu olur. Takımın şu anki yedek oyun kurucusu Price'tan istatistik olarak daha iyi, Toronto günlerindeki gibi kendisini süperstar olarak görmeyeceğini de düşünürsek takıma faydalı olabilir. Takıma asıl faydası Detroit günlerinde Lindsay Hunter'la beraber çok iyi yaptığı(Rasheed Wallace bu ikiliyi "Pitbullar" olarak adlandırmıştı) agresif savunma olurdu, ancak o günlerinden fazlasıyla uzak gibi gözüküyor. Utah'a gelmek istemesi Sloan ona ne derse yapacağının bir göstergesi olabilir, zaten Jazz kadrosunda problem çıkaran kişiler barınamaz. Kendisine kısa ve az maaşlı bir kontrat verilerek herhangi bir sorunda takımdan kolayca kesilmesi sağlanarak denenebilir. Sorun çıkmazsa iyi bir yedek oyun kurucu olur, çıkarsa da muhtemelen NBA kariyerine nokta koyar.
Peki Utah'a gelirse ne olur? Çok önemli bir katkı olmaz Utah'a, muhtemelen yedek oyun kurucu olur. Takımın şu anki yedek oyun kurucusu Price'tan istatistik olarak daha iyi, Toronto günlerindeki gibi kendisini süperstar olarak görmeyeceğini de düşünürsek takıma faydalı olabilir. Takıma asıl faydası Detroit günlerinde Lindsay Hunter'la beraber çok iyi yaptığı(Rasheed Wallace bu ikiliyi "Pitbullar" olarak adlandırmıştı) agresif savunma olurdu, ancak o günlerinden fazlasıyla uzak gibi gözüküyor. Utah'a gelmek istemesi Sloan ona ne derse yapacağının bir göstergesi olabilir, zaten Jazz kadrosunda problem çıkaran kişiler barınamaz. Kendisine kısa ve az maaşlı bir kontrat verilerek herhangi bir sorunda takımdan kolayca kesilmesi sağlanarak denenebilir. Sorun çıkmazsa iyi bir yedek oyun kurucu olur, çıkarsa da muhtemelen NBA kariyerine nokta koyar.
Az Önemsenen Transferler #2
Eddie House Miami Heat'le 2 yıl/3.6 milyon dolarlık bir kontrat imzalamış. Miami'ye üçlük atabilme yeteneğinden dolayı çok yarayacak bir oyuncu. Mevkisinin oyun kurucu olarak gözüktüğüne bakmayın, oyun kurmakla çok alakası yok kendisinin, daha çok kısa bir SG gibi oynar. Bu yıl Wade ve LeBron sayesinde bolca boş şut imkanı bulup rakibi üçlükleriyle bezdirecektir, bence çok büyük olmasa da çok iyi bir transfer.
Von Wafer Boston Celtics'le 1 yıllığına anlaşmış. Takımdan ayrılan Tony Allen'ın yerini doldurması için alındı tahminen, ancak Allen'la o kadar da benzeşmiyorlar. Allen her topa atlayan, her maç elinden gelenin %110'unu ortaya koyan, hücumu vasat olsa da çok iyi savunması olan bir basketbolcu. Allen'ın aksine Wafer iyi bir skorer, ancak pek zeki olduğu söylenemez ve takım için oynayan bir oyuncu değil. Bahsettiğim kontenjanı zaten Nate Robinson dolduruyordu(Nate Wafer'a kıyasla çok daha iyi bir skorerdir), o yüzden Wafer'ın Boston'a uyum sağlaması biraz zor. Kontratın 1 yıllık ve 700 bin dolar civarında olduğunu düşünürsek herhangi bir sorun çıkarsa Celtics'in Wafer'dan kurtulması kolay olur, o yüzden çok da büyük bir risk yok.
Stephon Marbury, Shanxi Zhongyu Brave Dragons'la 3 yıllık kontrat imzaladı. NBA'i çok ilgilendiren bir haber değil, ancak eski bir NBA yıldızının haberi olarak bulunsun istedim. En son NBA'de Celtics kadrosunda şampiyonluk kovalarken görülen Marbury şimdi Çin Ligi'nin Chris Paul'u olmuş.(Hiçbir maçına denk gelmedim, sadece bulduğum istatistikler birbirine benziyor) Bu saatten sonra(Kontratı bittiğinde 36 yaşında olacak) NBA'e döneceğini sanmam, artık hedefi Çin Ligi'ni domine etmek ve Çin'de satılan forma sayısında Kobe Bryant'ı geçmek olacaktır.
Von Wafer Boston Celtics'le 1 yıllığına anlaşmış. Takımdan ayrılan Tony Allen'ın yerini doldurması için alındı tahminen, ancak Allen'la o kadar da benzeşmiyorlar. Allen her topa atlayan, her maç elinden gelenin %110'unu ortaya koyan, hücumu vasat olsa da çok iyi savunması olan bir basketbolcu. Allen'ın aksine Wafer iyi bir skorer, ancak pek zeki olduğu söylenemez ve takım için oynayan bir oyuncu değil. Bahsettiğim kontenjanı zaten Nate Robinson dolduruyordu(Nate Wafer'a kıyasla çok daha iyi bir skorerdir), o yüzden Wafer'ın Boston'a uyum sağlaması biraz zor. Kontratın 1 yıllık ve 700 bin dolar civarında olduğunu düşünürsek herhangi bir sorun çıkarsa Celtics'in Wafer'dan kurtulması kolay olur, o yüzden çok da büyük bir risk yok.
Stephon Marbury, Shanxi Zhongyu Brave Dragons'la 3 yıllık kontrat imzaladı. NBA'i çok ilgilendiren bir haber değil, ancak eski bir NBA yıldızının haberi olarak bulunsun istedim. En son NBA'de Celtics kadrosunda şampiyonluk kovalarken görülen Marbury şimdi Çin Ligi'nin Chris Paul'u olmuş.(Hiçbir maçına denk gelmedim, sadece bulduğum istatistikler birbirine benziyor) Bu saatten sonra(Kontratı bittiğinde 36 yaşında olacak) NBA'e döneceğini sanmam, artık hedefi Çin Ligi'ni domine etmek ve Çin'de satılan forma sayısında Kobe Bryant'ı geçmek olacaktır.
28 Temmuz 2010 Çarşamba
Yao Ming
Ayağındaki sakatlığı iyileşmezse basketbolu bırakacağını açıklamış. Ameliyatı yaklaşık 1 sene önce olduğunu düşünürsek, iyileşme konusunda hâlâ emin olmaması hiç hoş değil. Kontratının son senesi bu sene, bırakması konusunda kontrat açısından bir sıkıntı yok yani. NBA'deki son senelerini rahatça geçirmek istiyorsa milli takımı bırakmalı, yıllardır katıldığı milli takım kamplarının sonucu zaten geldiği durum. Yazlarını rahat geçirip dinlenebilirse son senelerin aksine(Son 5 yılda 1 kere yapabildi) 70+ maç çıkaracağı bir sezon geçirebilir. NBA'in en iyi pivotu Dwight Howard olabilir, ancak en yetenekli pivotu hâlâ Yao Ming. Umarım durumu sandığından iyidir de kendisini birkaç sene daha üst düzey seviyede izleyebiliriz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)